Kurucularımız

Dedemiz
Mehmet Güler
1915 - 1985
Babamız
Muhiddin Güler
1939 - 2019
Amcamız
Yunus Güler
1934 - 1991
Şerbetçi Ali Baba Ece Güler

Bizim Hikayemiz

İlk işletmemiz Güler Pastanesi 1965 yılında rahmetli dedemiz Mehmet Güler, rahmetli amcamız Yunus Güler ve rahmetli babamız Muhittin Güler'in iştirakleriyle kurulmuş ve daha sonra aynı caddede şubesini açmıştır. Kastamonu'lu bir aile olarak yemek yapmakta maharetlerimize çok güvendiğimiz için 1989 yılında sevgili ağabeyimle pastanemizin karşısında büyük bir heyecanla ikinci işletmemizi açtık. 2003 yılına kadar “Güler Kebap” markasıyla hizmetlerimizi sürdürdük.

2003 yılında ailece aldığımız ve onur duyduğumuz kararlarla; “Güler Osmanlı Mutfağı” markasıyla kültürel mirasımız olan Türk ve Osmanlı Mutfağının değerlerini korumak ve yaşatmak amacına uygun şekilde hizmet, sunum ve ürünlerimizi geliştirdik.

Menümüzün zengin ve sağlıklı ürünleri, geliştirdiğimiz spesiyallerimizle kısa sürede Osmanlı ve Türk Mutfağının tercih edilen butik bir işletmesi olarak kabul edildik. Halen daha ilk günün coşkusuyla devam ediyoruz. Edindiğimiz misyonlardan biri de yemek gibi hassas bir konuda her zaman yöresinden ve organik ürünler kullanmaya özen göstermek oldu.

Bu titiz yaklaşımımızla insan sağlığını önemli ölçüde tehdit eden, sağlıksız beslenmenin önemli unsurlarından biri olan içecekler konusunda faydalı bir iş yapılması gerektiğine inandık her zaman. İlk işletmemiz zamanından bu yana misafirlerimize ilk alternatif olarak sunduğumuz içecek Osmanlı Mutfağının zengin şerbet çeşitleriydi. Konunun önemine o kadar inandık ki zararı olmadığı gibi her birinin fevkalade faydalarından herkesin yararlanabilmesi için şerbet ürünlerimizi markalaştırarak, farklı litrelerde şişeleyerek, online satış üzerinden ülkemizde herkesin hatta dünyada tercih edenlerinde erişebilmesini sağladık.

2003 senesinden bu yana dördüncü kuşaktan kızım Ece Güler’le birlikte “Şerbetçi Ali Baba” markasıyla sizlere şifalı içecekler sunuyoruz. İçlerinde doğal olmayan hiçbir katkı maddesi kullanmadığımız, her biri farklı özellikleriyle sağlığınızı destekleyen ürünler bunlar. Yaptığımız işe ve ürünlerimize o kadar güveniyoruz ki endişe duymadan istediğiniz kadar içebileceğinizi iddia ediyoruz.

Hedeflerimiz; ürün ve hizmet kalitemizi düşürmeden, yakın gelecekte şubelerimizi güzel İstanbul'umuzda sevenlerimizle buluşturmak, uzak gelecekteyse bizden sonraki kuşaklara onurla ve keyifle yaşatacakları bir mirası "Güler Osmanlı Mutfağı" ve “Şerbetçi Ali Baba” markalarını bırakmaktır.

Benim Hikayem

Merhaba,
1965 Kastamonu doğumluyum. Ailem ben bir yaşındayken İstanbul'a yerleşmiş. Çok genç yaşımda kendimi bir anda aile mesleğinin içinde buldum. Ailem mutfakta o kadar başarılıydı ki yanlarında yetişmem hiç uzun sürmedi. Kısa sürede onların maharetli ellerinden birisi oluvermiştim. O günlerden beri mesleğimi heyecan ve aşkla sürdürüyorum. Ben işimi sadece ticaret olarak görmüyorum, bir yandan da muhteşem zenginliklere sahip Osmanlı ve Türk mutfaklarının kültürel miraslarını yaşatmaya çalışıyorum.

İlk yıllarımızda sadece misafirlerimize ikram ettiğimiz şerbetlerin beğenisi dikkat çekiciydi. Daha tecrübeli yaşlarımda birtakım olayların ardından şerbeti ikram edilen bir ürün olmaktan öteye taşımaya karar verdim. Uzun yıllar tanışık olduğumuz bir dostum ziyaretime gelerek önce hikâyesini anlattığı sonra da giderken bıraktığı bir defterle bu durumun fitilini ateşlemiş oldu. Bıraktığı defter Osmanlı saray mutfağında çalışan babasının dedesine aitti. Muhteşem yemeklerin ve şerbetlerin reçetelerinin orijinal el yazmalarından oluşuyordu defter. Hayat, bana “haydi bakalım sıva kolları artık çok daha önemli işler var” dedi âdeta. 600 yıllık kaybolmaya yüz tutmuş şerbet kültürünü yaşatmayı misyon edinmem işte böyle başladı.

İvedilikle okudum, malzemeleri ve uygulamalarını iyice kavradıktan sonra hiçbir katkı maddesi içermeyen, insan sağlığına zararı olmayan, içeriklerinde sadece meyveler, çiçekler ve baharatlar ihtiva eden her biri çok leziz şerbetler üretmeye başladık. Kısa sürede hak ettiği talebi gören şerbetlerimiz artık sadece ziyaretimize gelen misafirlerimize değil dünyaya servis edilebilir ambalajlı bir ürün haline geldi. Şerbetçi Ali Baba markası hayata böyle dahil oldu.

İddiamız şudur, Osmanlı Şerbetlerini orijinal saray mutfağı reçeteleriyle sunan nadide bir markayız ve bununla onur duyuyoruz.

Bu markayı dördüncü kuşağımız olan kızım Ece Güler'e atfediyorum ve bayrağı kendisine devrettiğimde onurla taşıyacağına inanıyorum.

Teşekkürler

Teşekkürler;
- Öncelikle bana mesleğimi öğreten büyüklerime,
- Günün her saatinde neşem ve en büyük yardımcım, markamıza benden bile daha çok sahip çıkan sevgili kızım Ece Güler'e,
- Benimle birlikte inanarak ve azimle çalışan mesai arkadaşlarımın her birine,
- Daima en taze ve seçilmiş ürünlerle çalışmamıza destek olan tedarikçilerimize,
- Güler Osmanlı Mutfağını ve Şerbetçi Ali Baba'yı tercih eden siz sevgili dostlarımıza,
- Fotoğraf sanatçısı Zeka Sağlam’a,
- Marka oluşumunda ve iletişim serüvenimizde Natilus Design - Ali Murat Tepe'ye,

Sonsuz teşekkürlerimi ve minnettarlığımı sunarım.

Şerbetçi Ali Baba
Ali Güler